1 Ocak 2009 Perşembe

Rıdvan Dilmen


Rıdvan Dilmen'i tanımayanımız yoktur sanırım.Kendisi bir zamanların efsane ve hızlı bir futbolcusuydu,günümüzde ise harika bir yorumcu.Geçen gece NTV Spor da Not Defteri adlı proğramın tekrarını izliyordum.Proğramın konuklarından birisi de Ata Demirer'di.Ata Demirer proğram boyunca klasik taklitlerini ve esprilerini yaptı fakat bu arada birşey dikkatimi çekti.Rıdvan gerçektende zeki bir adammış,çünkü sadece kaliteli esprilere güldü proğram boyunca.Helal olsun Rıdvan dedim kendi kendime.Gözümde bir numara daha yükseldin.

SOME LİKES İT FAST!!!

bazı futbolcular doğuştan şanslıdır, sonradan çalışarak geliştirebilecekleri teknik yeteneklerinin dışında çalışarak elde edilmesi imkansız bir yeteneğe sahiptirler; HIZ!!!
teknik yetenekleri kısıtlı olan oyuncular bile(o kendini bilir:) )hızlarını kullanarak etkili bir futbolcuya dönüşebilirler. bir de hem hızlı hem de teknik açıdan gelişmiş futbolcular vardır ki zaten onları hepimiz ve tüm dünya tanıyor.bu futbolcuların koşularından oluşan güzel bir video hazırladım.bu videoda hızın futbol için ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz.

30 Aralık 2008 Salı

Honorato Campos Ederson


Ederson'u hep CM den tanıdık.CM nin genç ve yetenekli yıldızıydı hep.Gerçek hayatta nasıl diye merak edip bir müddet takibe aldım.Gerçekte de tam bir 10 numara ve kaptan.Türk takımlarının zamanında kapması gereken bir oyuncuydu.Şu an Olympic Lyon da oynuyor ve biraz zor satarlar Ederson'u artık.Sadece Ederson değil bir sürü yetenekli genç yıldız var Brezilya'da ama bizim Türklerde sabır yok onları yetiştirecek kadar.Bu arada Ederso'nun her zaman şık olduğunu da belirtmeliyim.

TARAFLI YAZI


İlk yarının ardından puan cetveline Fenerbahçe tarafından baktığımızda sarı lacivertli ekibin her ne kadar son 10 haftada müthiş bir performans gösterse de taraftarını mutlu edemediğini görüyoruz. Bunu daha çok, camianın mükemmeliyetçi ve bir türlü tatmin olmayan karakterine vermek lazım. Kanaryaların Avrupa yakasındaki muadili Galatasaray ise yine Fenerbahçe gibi son haftalarda aldığı seri galibiyetlerle zirveye tutunmasını bildi. Beşiktaş yine bildiğimiz Beşiktaş, seri başarısızlıklar ve kaos halleriyle bana doksanlı yılların Fenerbahçe’sini hatırlatıyor. Ve tabii Trabzonspor son haftalara kadar liderlik koltuğunun en uzun sahibiydi ve şu an itibarıyla hala zirvedeki gruptalar.
Yazının başlığından da öngöreceğiniz üzere benim asıl değinmek istediğim kimin zirvede olup olmadığı değil, Turkcell Süper Lig’de artık alışkanlık haline gelmiş olan hakem hataları. Galatasaray hariç bütün kulüpler hakemlerden şikâyetçi, geçen sene federasyon tarafından açılan beyaz sayfanın bir sene içinde kirlenmesi ise çok manidar. Anlayacağınız aynı kirli düzen ve statüko bildiğimiz ve alıştığımız şekliyle devam etmekte.
Geçen senelerde Fenerbahçe lehine gelişmiş herhangi bir hakem hatasında sahaya “temiz bir lig” pankartlarıyla çıkan kız kardeşler, ertesi hafta Beşiktaş’ın ve ya Galatasaray’ın lehine gelişen fahiş hakem hatalarında kararlı(!) tutumlarını bozmamış, beklediğimiz gibi sus pus kalmış, hakemlerin de insan olduğu, herkes gibi hata yapabileceklerini söylemişlerdi. İnternet sayfalarına arka arkaya konan basın bildirileri, Yıldırım Demirören ve Adnan Polat’ın derbilerden önce beraber yemek yemelerini ve bu yemeklere derbi hakemlerini davet etmelerine zaten alıştık. Fakat anlayamadığımız durum ise 2008’in son derbisi olan Galatasaray-Beşiktaş maçında Beşiktaş’ın hakem tarafından adeta katledilmesinden sonra maç sonunda Yıldırım Demirören’in dudaklarından dökülen ilk kelime Fenerbahçe’nin Konyaspor maçında attığı tartışmalı gol. Zirve yarışını yakından ilgilendiren bir derbi maçından sahadan haksız bir şekilde mağlup ayrılıyorsunuz, Galatasaray lehine olan hakem hatalarına o hafta yeni bir kaçı daha ekleniyor ve siz hala Fenerbahçe’nin hakemler tarafından kollandığını iddia ediyorsunuz. Yıldırım Demirören’in bu demeci Türk Futbolu’nda hala hiçbir şeyin değişmediğini, aksine daha da berbat hala geldiğini bizlere gösteriyor. Beşiktaş ağabeyi Galatasaray’ın her dediğini onayladığı ve onların lehine olan hakem hatalarını görmezden geldiği sürece asla başarılı olamayacaktır. Bu sadece Galatasaray’ın daha birçok haksız şampiyonluklar almasına neden olacaktır.
Ligin ikinci yarısının senaryosu ise daha şimdiden belli olmaya başladı. Galatasaray’ın ligin ilk yarısında kazandığı haksız puanlar Nisan ayından sonra medyanın da yardımıyla kimse tarafından hatırlanmayacaktır. İkinci yarıda Fenerbahçe lehine gelişecek herhangi bir hakem hatasında ise kız kardeşler tekrar birleşecek, resmi internet sayfalarına bildiriler koyulacak, sahalara “ temiz bir lig” pankartlarıyla çıkılacak, Fenerbahçe’nin böylesine kollandığı bir ligde oynamanın gereksiz olduğundan dem vurulacak fakat nihayetinde Galatasaray bir şekilde şampiyon olacaktır. Ve Fenerbahçe’nin hakemler tarafından kollandığı(!) böylece ayyuka çıkacaktır. Tabii burada en önemli görev her zamanki gibi medyaya düşüyor. Geçen seneki 0–0 biten Fenerbahçe – Galatasaray maçının ardından “ 11 Kahraman Türk” diye manşet atıp, Fenerbahçe’nin yabancı futbolcularından verim almasını tefe koyan medya, bu sene ise Galatasaray’ın hücum hattındaki yabancıların ne kadar çok gol ve asist yaptığını, oyunun içinde ne kadar etkili olduklarını ağızlarından salyalar saçarak yazıyor. Zaten Alex’in beş sezondur dağıttığı istatistikler ve ortaya koyduğu oyunun bir benzerini ilk defa bu devrenin sonlarına doğru göstermeye başlamış olan Lincoln ise her nasıl oluyorsa 3 Alex ediyor ve medyamız yine omurgasızlığın kralını yapıyor.
Avrupa macerası sona ermiş, ligdeki performansı yetersiz görülen, İspanya gibi bir takımı Avrupa şampiyonu yapmış hocası sürekli eleştirilen Fenerbahçe’ye gelirsek sorunun kaynağını yönetim oluşturuyor. Problem yanlış yapılan transferler yahut futbol takımın sistemi değil, yönetimin bu sene içinde olduğu zihniyettir. Fakat Fenerbahçe ne zaman bir kargaşa ortamına girse oradan kendisini yenileyerek çıkmasını bilmiştir. Artık kabuk değiştirme zamanı gelmiştir. Fenerbahçe karanlığın içindedir. Ve Fenerbahçe kendi aydınlığını yine bu karanlığın içinden çıkartacaktır.

TOTTİ FIKRALARI


sahadaki çakal tavırlarının aksine gerçek hayatta tam bir karadenizli gibi davranan totti'nin fıkralarını derledik ve siz okurlarımıza sunuyoruz(gerçekten çok uğraştık derlerken:) . fıkraların hepsi birbirinden güzel ve bizim karadeniz fıkralarını aratmıyor.totti'nin bu fıkraları kitap haline getirip satışından elde edilen gelirlerin bir kısmını da unicef'e bağışladığını belirtelim ve totti'ye hayran olmak için fazladan bir sebep daha bulmuş olalım.



mahkeme
totti' nin başı beladadır ve mahkemeye çıkar. hakim totti'den savunmasını ister. totti düşünür ve saymaya başlar; “panucci, mancini, chivu, candela

shakespeare
nişanlısı ( şu an evliler) ilary blasi totti'ye sorar;
- shakespeare okudun mu ?
- okudum ama yazarı kimdi ?

kedi
ilary blasi bir kedi yavrusu bulup eve getirir. akşam eve gelen totti'ye gösterip;
- bak ne şirin. acaba cinsi ne?
- tabii ki erkek. baksana bıyıkları var.

süre
totti bir seyahat acentasına telefon açar ve roma- milano arasının uçakla ne kadar sürdüğünü sorar.acenta görevlisi “bir saniye efendim...” der. totti teşekkür edip telefonu kapatır.

yağmur
totti terastadır. ilary blasi;
- francesco..,çeriye gel, yağmur yağıyor.
- burda da.

savunma
totti mahkeme öncesi çok ünlü bir avukatın çalışma odasındadır. avukat son derece tedirgin;
- totti savunmamızı daha iyi yapmalıyız.
- o zaman roberto carlos ve nesta 'yı çağıralım.

mastürbasyon
totti tuvalette mastürbasyon yapmaktadır. karısı hızla kapıyı açarak içeri girer. gördüğü manzaraya şaşırır ve der ki: “aaa...sen hep böyle mi işiyorsun?

hikaye
totti evde incil okumaktadır. akşam nişanlısı gelir ve "hadi yemeğe çıkalım..." der. totti isteksizdir; “ben gelemem... hikayenin sonunu çok merak ediyorum..”

dildo
totti bir gün bir sexshopa gider. tezgahtara "şu yukarıdaki pembe dildoyu, sağ taraftaki tırtıklı dildoyu ve şurdaki kırmızı dildoyu istiyorum" der. yezgahtar da "pembe ve tırtıklı tamam da; maalesef yangın söndürücü satılık değil.." diye cevap verir.

ev
totti ilary blasi’ye telefon etmiş. "ilary, evde kimse yok. çabuk gel." demiş. ilary blasi eve gitmiş. evde kimse yokmuş.

puzzle
totti aldığı puzzle'ı tamamlamaya uğraşır ve bu tam 4 ayını alır. bir türlü bitiremeyince puzzle kutusunun üzerine bakmaya karar verir ve kutuda 'bu puzzle 2 - 3 yaş içindir ' yazısını görür.

28 Aralık 2008 Pazar

KALEYİ GÖRDÜĞÜNÜZ ANDA VURUN!!!

yıllardan beridir türk futbolseveri olarak bu lafı söyleriz, kaleyi görünce vurun. ama türk forvetleri genelde bunu yapacak cesareti kendilerinde bulamazlar çünkü ülkemizde forvetler gayet acımasızca eleştirilir, kaçırdıkları her golden sonra büyük tepki alırlar. bunun sonucunda da kaleyi gördüğü anda vurmak yerine; forvet kaleye yaklaşıp daha garanti gol vuruşlarını tercih etme veya şut çekmek yerine sağa sola pas verme eğilimine girer, yani ne şiş yansın ne kebap diyerek garanti oynar. eminim hıncal uluç'ta bu görüşümü desteklerdi:) nihat kahveci gibi çok az sayıda forvetimiz ise her açıdan şut çekebilecek cesarettedir ve doğal olarak da bu forvetler avrupa takımlarında oynar. dünyanın en iyi forvetlerine bakınca da hep aynı özelliği görebiliriz, kaleyi görünce kendine güvenip şutunu çeken ve de iyi çeken oyuncular aranan forvetler olur her zaman. zlatan ibrahimovic'te bunlardan biri. alttaki video bunun en mükemmel örneklerinden birini gözler önüne seriyor...

O KADAR DA KÖTÜ DEĞİL


real madrid yine yaptı yapacağını ve portsmouth takımından lassana diarra'yı yaklaşık 19 milyon avro'ya transfer etti. sezonu kapatan mahamadou diarra'nın yerine alındığı çok belli olan lassana diarra'ya real madrid kurtarıcı gözüyle bakıyor. bu transfer ilk bakışta herkese saçma gibi görünebilir ama real madrid bunu gerçekten yapmalıydı. çünkü artık dünya futbolunda zenci, kuvvetli, çok koşan ve defansın önünde top kesen oyunculara ihtiyaç var. küçük takımlar sadece top kesebilen oyuncuları alırken büyük takımlar da hem top kesip hem de oyun kurabilenleri alıyor. "bu adama 19 milyon euro verilir mi??" diyenler fenerbahçe'nin aurelio-maldonado değişiminden sonra ne hallere düştüğüne baksınlar. belki 19 milyon euro biraz abartılı bir rakam ama real madrid çaresizdi ve acil transfere ihtiyacı vardı, bu açıdan real madrid yöneticilerini enayi olarak görmek yanlıştır. ben sadece bu hareketi yapan yöneticiyi büyük vizyon sahibi olarak görürüm.

İzleyiciler

SİTE İSTATİSTİKLERİ