27 Aralık 2008 Cumartesi

BEŞİKTAŞ NEREYE KOŞUYOR?



Beşiktaş 2008-09 sezonuna her yıl olduğu gibi şampiyonluk parolasıyla başladı. İlk 10 hafta bittiğinde puan tablosundada iyi yerdelerdi. Fakat sezonun ilk yarısı bittiğinde liderin 6 puan gerisinde kaldılar. Aslında 6 puan kapanmaz bir fark değil ama kimse Beşiktaş'tan sezonun ikinci yarısı daha iyi bir performans beklemiyor. Bunun bir çok nedeni var.
1-Transferler: Zapatocny ve Sivok sadece bonservisleriyle Beşiktaşa 9 milyon euroya mal oldular. Bunlar kötü oyuncu demiyorum ama Udinese gibi italyanın orta seviyeli bir takımın yedeğin ötesine geçemeyen 2 defans oyuncusu. Şimdi akıllara şu soru geliyor. Udinese Beşiktaş'tan çok mu büyük takım? Değil. Çünkü Beşiktaş Uefa'da Udinese ile eşleşse şanslarını eşit görürüz. Ama Beşiktaş Bize Udinese'yi dünya deviymiş gibi tanıttı. Ey! Zapo Lugano'dan ve Servet'ten 10 kat iyi diyen Beşiktaş yönetimi sizin hangi oyuncunuz diğer takımların oyuncularından kötü ki? Zaten Seriç'ten söz etmeye bile gerek yok. Seriç CM 2003-04 te kaldı. Peki ya Türk oyuncular. Tuna ve Ekrem en göze çarpan transferler. Yeter arık elinizdeki gençlerden daha iyi olmayan türk oyuncuları almayın. Tuna daha hiç göremedim Ekrem ise vasatın üzerine çıkamıyor. Beşiktaş artık böle orta seviyeli Türk oyunculara servet ödememeli.
2-Teknik direktör: Sene başında Ertuğrul Sağlam'a güvenimiz sonsuz diyen yönetim Beşiktaş Metalist'e Uefa ön elemesinde elenince sırtını döndü. Ertuğrul iyi teknik direktör mü? Olmayabilir. Ben de o kadar anlamam. Ama bildiğim şudur. Beşiktaş'ın Metaliste elenmesi doğaldır. Çünkü o takım Udinese'nin yedek oyuncularını yıldız diye takımlarına koymuyor. Eğer gönderilme nedeni buysa ayıp olmuş. He bu arada! Sinan Engin kimdir, ne iş yapar? Yıllardır Fm oynuyorum onun rolünde bir başka adam yok. Bide her teknik direktörün başına vermiyorlar mı bu adamı. Madem bu kadar anlıyo bu işlerden bu adam, onu teknik sorumlu yapın kardeşim. Ama yok illa musallat edecekler onu teknik direktörlerin başına. Gelgelelim Mustafa Denizliye. İbrahimleri afferttin. Gökhan Zan'ı takıma monte ettin. Hayırlı olsun diyecem ama olmadı galiba. Olmaması doğaldır zaten. Artık bu oyuncular takıma zarar veriyor. Herkesle kavgalılar zaten. Sürekli olay çıkarıyorlar. Ama beşiktaş yönetimi sürekli affediyor. Mustafa Denizli sen iyi bir adamsın ya da öyle olduğunu varsayıyorum. Bence bu adamları takımdan atmalısın yoksa onlar seni atar.
3-Yönetim: Aslında bütün başarısızlığın nedeni sizsiniz ama neyse. Yanlış transfer, teknik hoca karmaşası... Eskiden beşiktaşa herkes sempati duyardı ama şimdi ne oldu. Herkes sizin yüzünüzden beşiktaştan nefret etmeye başladı.Çünkü siz her başarısızlıkta başka kişileri suçluyorsun. Federasyonu, hakemleri medyayı. Önce kendinize bir bakın.' Ben bu takımın başkanı olduğum sürece Mustafa Denizli bu tesislere adımını atamaz' diyen adam. Özellile de sen. Ne kadar karaktersiz bir adammışsın. Beşiktaşın büyüklüğüyle oynuyosun. sonra da profesyönellikten bahsediyorsun. Sen profesyönellikten ne anlarsın. Anlasan klüpler birliği toplantısına katılırdın. Birde utanmadan 'Bizim katılmadığımız toplantıda alınan kararlar geçersizdir' diyorsun. Gayet de geçerlidir. Sen uygulamazsın cezasını da çekersin. Profesyönelsin ya. Çarşı grubunu dağıtıyosun, sebebi de takıma zarar veriyor diyorsun. Madem takımı bu kadar düşünüyosun bırak artık Beşiktaşı be adam.Git de tüp sat.
Bu kadar neden saydık bari biraz da çözüm bulalım. Bence ilk önce yapılması gereken hatta tek yapılması gereken futbolun içinden gelen bir yönetimin başa gelmesi ve beşiktaş taraftarının da bu yeni yönetime sabır göstermesi. Gerisi gelir zaten.

BABAMLA MAÇ İZLERKEN

Babam da ben de birer futbol fanatiği ve Trabzonspor taraftarıyız. Her trabzon maçını da beraber izleriz. Aslında bir maçın aynı takım taraftarıyla hemde kendi kanından olanla izlenmesi insana pek bi çekici gelebilir ama değildir. Nereden mi biliyorum? tabii ki kendimden. Çünkü babamla maç izlerken sinir krizleri geçiriyorum. Bi kısaca anlatayım da görün. Yoksa bende yalan yok. Zaten dürüst kişiliğim benim hakem olamı sağladı.
YER:salon 61 dostlar kıraathanesi (bazende Remzi Ekşi'nin evi)
ZAMAN: herhangi bir zaman.
VİZYONDAKİ MAÇ: TRABZONSPOR & X TAKIMI


Maç başlar ve Trabzon atak olan taraftır ve Gökhan Ünal da bence iyi oynamaktadır.Birdenbire Hüseyin defansta topu kapar ve sağ kanada topu Yattara'ya aktarır(Hüseyin bunları yaptı derken misal veriyorum yoksa böyle bişi olmadı). Yattara karşısındaki oyuncudan sıyrılır.Güzel bi orta, şut ve top az farkla dışarda. Ve babam başlar söylenmeye 'lan şu Trabzonun forvete bak, aynı bi kalas. Şu Gökhan'ı da nerden aldık...' Tabi bende içten içten kudurmaya başlarım. Adam daha ne yapsın. O topa o kadar vurulur. Babam tekrar başlar.' zamanında iskender vardı. Orada bulunan herkes kendince eski oyuncuları kadroya yerleştirmeye başlar.Hami'si Alikemal'i. Trabzon bu sırada 2-3 tane daha gol kaçırır derken bir kontra top song sektirir rakip takımın x adlı forveti topu kapar ve kendini Totti sanıp 90'a takar. Kahvedeki herkes yardımcı hakemin bayrağını ümit eder ama ofsayt falan yoktur. O zaman faul olmalı.Lanet olsun! oda yok.Buz gibi gol. Yapacak bişi yok hakemler suçlu değil. O zaman kim suçlu? Futbolcu. Ve babam söylenmeye başlar.'Ulan sen nasıl kalecisin.Zaten zenci kaleci mi olurmuş'. oysaki kalecinin ne suçu var top 90' a gitmiş.Babam küfür etmek ister ama edemez çünkü ben yanındayımdır. Ağzından bir iki bişi kaçırır ama olur o kadar. Ama benim durum daha kötü.Ben de küfür etmek isterim ama edemem babam gibi azımdan da kaçıramam babam duymasın diye. tam o sırada devre olmuştur. Kahveden çıkmak için koşarım çünkü orası artık savaş alanıdır. Sigara dumanı ve sıcak beni daraltmıştır.Dışarsı da buz gibidir yada bana öle gelir. Ama dışarsı herhalikarda daha çekicidir. Dışarı çıkarım. Herkes değişiklikleri konuşmaktadır. Bende fikrimi söylemek isterim. Ama bişey diyemem. Babam her dediğime mualefet olacak çünkü. Ne yani! babamdan daha mı iyi bilecem?
2. yarı başlar. Trabzonsporda garip bir telaş vardır pas hataları ardı ardına gelir. Hüseyin bütün topları rakibe vermekle uğraşıyodur.Tam o anda kahvede herkes birden küfür etmeye başlar. İşte fırsat bu, kaptır arada küfürü. Kay Hüseyine, rakip takımın gol atan forvetine; atacak başka takım bulamamış mı? hatta hakeme... Nasıl olsa sesim duyulmaz.Arada da çaktırmadan babama bi bakayım. Derken trabzon toparlanmaya başlar Yattara karşısındaki adamı bir saga bir sola yatırır. Ortala artık be adam. Nedir bu işkence. Ve güzel bir orta, gökhan ünal şık bir vuruş ve top ağlarda. herke başlar sevinmeye. Haydi trabzon!Dakika da 61 olmuştur balonlar fırlatılır, tezahüratlar sıklaşır ve babam başlar söylenmeye: 'bedavamı o balonlar, balon alacagınıza topçu alın. Tabi sinir olurum. Sanki sen trabzona para verdinde onlar paranı balona yatırdılar. Bu sırada dakika 75 olmuştur, 2. gol bir türlü gelmez. O sırada herkes bi Ersun Yanalın yerinde olur. Ben olsam İsaac' ı alırım der biri, diğeri Tayfun Cora'yı alır.Bende isterim Barış Memiş girsin oyuna. Ve birden dilim açılır:'Hoca alsana barışı oyuna '.Babam o sırada söylenir.'Barış ne yapacak bacak kadar uşak' diye. Umut o sıralarda yere düşer. Lan penaltı işte kabak gibi. Hoca devam der umut itiraz eder ve sarı kart görür. Babam 'İbne herif Kendini attığı yetmiyomuş gibi bi de itirazdan sarı kart görüyo puşt der. Ben diyemem, ben daha taraftarım.Bana göre o penaltıdır değilse bile. 'Zaten o kartlar sadece Trabzonlu futbolculara verilir' derim öyle olmasa bile. hoopbaa babam yine sigara yaktı. Bende kriz geçiririm ama sigara yakamam. Çünkü babam vardır. Sıkıntılı anlar başlar. Tırnak kalmaz yenmedik.Tırnak etlerini yemeye başlarım. tam o sırada ulan yine o forvet aniden hızlanır ve tony sylva ile karşı karşıya. neyseki bu sefer her zaman ki öküzlüğü üstündedir ve her zaman yaptığı işi yapar golü kaçırır. Babam yine başlar söylenmeye 'lan bu top kaleyi bi şekilde tutsa bizim kaleci yer di bu gölü'. Artık onuda yemez herhalde. Gerçi o zamanında yeşil forma ve alttan uzun don giyerek kaleci olmadığını kanıtlamıştır fakat o topu ben bile tutarım. Dakika olmuş 90.trabzon artık top şişirmeye başlamıştır ve babam 'kalk gidiyoz bu takımın maçı izlenmez' der. Ama ben kalkamam. Ya atarsak.O sırada serkan balcı ortalar uzaktan defans topu uzaklaştıramaz ve topta birazcık ofsaytta olan Umut'un ayagına çarpar ve çizgiyi geçer. Ulan gol oldu. Ofsayt mofsayt! Zaten penaltımızı vermediydi Babam kahkahayla karışık bir sevinç çığlığı atar. Herkes ayaktadır. Ve babam der ki: 'Ben dediydim gol olacağını'.Ama buna sinirlenmem. Çünkü son düdük çalmıştır. Trabzon kazanmıştır maçı. Eve gideriz. Giderken de tartışırız hangi oyuncu iyiydi hangi oyuncu kötüydü, gol ofsaytmıydı?.. Ama şunu tartışmayız.Tek tartışmadığımız konuda odur. Umut ve Hüseyin'den bi cacık olmaz .Evde annem dizi izlemektedir, bizde spor programlarını izlemek isteriz. Ayda yılda bi maç kazandık keyfini sürmemiz lazım. Ufak çaplı bir kargaşa ve babam kumandayı alır .Ntv 'yi açar. Rıdvan ve Gündüztekin hazır kıta maç özetlerini beklemektedir. çünkü yayıncı kuruluş puştluk yapar 45 dakika sonra verir özetleri. Neyse yazıda iyi gene uzadı zaten bundan sorası zırva olur. Önceside zırva ama olsun. Ama şöyle bi bakınca geriye babamla maç izlemesi sarıyomuş.

23 Aralık 2008 Salı

FUTBOL FİLMLERİ



Şu futbol filmleri neden çekiliyor anlamış değilim.2 saatlik bir filmde ne tam olarak bir maçı gösteriyor ne de futbolun tadını veriyor.Sadece filmin son 10 dakikasında filmin kahramanı bir kaç gol atıyor gerisi klasik bir romantik,dram filmi.Bu filmlere harcanacak parayla çok daha kaliteli filmler çekilebilirdi,ama ne yazık ki işin içinde olmakla işi yorumlamak çok farklı.O yünden onlara bunu anlatabilmek olanaksızdır.

TÜRKİYEDE FUTBOL YORUMLAMAK


Bildiğiniz gibi Türkiye'de herkes birer futbol uzmanı.Çaycı,berber,avukat,kısaca ne olursanız olun hepiniz Türk olduğunuz için birer futbol uzmanısınız.Bir gün tren beklerken falan canınız çay çeker de Tren garının karşısındaki bir kahveye girerseniz televizyon yerine çevrenizi izleyin.Duyduklarınızla ve gördüklerinizle birer kitap çıkartıp milyoner olabilirsiniz.

FM 2009 & CM 03/04 Kapışması











Yıllarca CM 03/04 ün peşinden koştuktan sonra çevrenin baskısına dayanamayıp FM dünyasına atılmaya karar verdim.Bir müddet oynadıktan sonra farkettim ki FM çok derin felsefeler içeren ağır bir oyun.Felsefesini çözene kadar sabrederseniz ve kendinizi FM ye adarsanız hiçbirşeyden alamayacağınız kadar zevk verecek bir oyun.Fakat yinede teknolojiyle birlikte bozulan bir yönü de yok değil.Önceden sadece yazılardan ibaret olan bir oyun olmaktan çıkıp FIFA serisinin yolundan ilerlemeye başlamış.Bundan yıllar sonra bir gün FM yi FIFA 2009 un manager modunun gelişmiş hali olarak görürsek hiç şaşırmayın.
İşin en kötü tarafı da FM nin büyülü renkli resimli dünyasına bir kere girdikten sonra tekrar CM 03/04 ün sade ve neşeli dünyasına dönemiyor olmanız.

İzleyiciler

SİTE İSTATİSTİKLERİ